Yaşam Koçluğu, orijinal adıyla, “Life Coaching” kişinin Hayatını kapsayan tüm alanların, Uzman bir koç yardımıyla, istenen duruma getirilme sürecidir. Sağlığınızdan tutun, parasal durumunuza kadar; evlilik hayatınızdan, iş hayatınıza kadar Hayatınızın her alanı, koçluk seanslarında tepeden tırnağa gözden geçirilir. "İnsanlar kendilerini anlamak ve ilerlemek istiyorlar. Ancak bunu nasıl yapacakları konusunda bilgi sahibi değiller. Yaşam Koçluğu ; duygusal açıdan iyi durumda olan, fakat hayatlarından daha fazla şey bekleyen insanlar için çok uygun. Koçluk kişinin şuanda nerede olduğuna, yarın ne yapmak ve nerede olmak istediğine yönelik olarak kişisel farkındalığı arttırmak suretiyle bir yol haritası belirler. Koç, bu yolculuk süresince bireyin kendi içsel gücünü kullanması, kişisel potansiyelinin farkına varması, performansını geliştirmesi, arzu ettiği yönde değişmesi ve gelişmesi adına yargısız ve sınırsız bir ortam hazırlar. Koçluk, profesyonel o
Bilinçaltı beynimizin, biz farkında olmadan bilincimiz dışı çalışan,bedenimizin istemsiz kaslarını yöneten,gece uyurken dahi vücut fonksiyonlarımızın çalışmasını sağlayan,beş duyumuzla algıladığımız her şeyi an be an kaydeden ve gerektiğinde kullanılmak üzere bilincin emrine veren bir parçasıdır. Bilinç ve bilinçaltını daha iyi açıklamak için bir kaç örnek verelim.Mesela bilgisayar örneği.Bilgisayarın donanım dediğimiz kısmı bilinçaltı, bilgisayarda yüklü işletim sistemi,programlar ise bilincin kendisidir.Bu programlar arasında bize hizmet eden iyi programlar olabileceği gibi virüsler ve trojanlar gibi zararlı programlar da olabilir.Bilinçaltı,bilgisayarın hafızası gibi,her türlü bilgiyi kaydeder fakat bu bilgilerin nasıl kullanılacağı bilgisayarda yüklü işletim sistemine bağlıdır. Bilgisayarla her türlü bilgiye ulaşabilirsiniz ama nereye ulaşacağınız sizin seçiminizdir.Bilgisayar sadece sizin verdiğiniz komutları dinler.Bilgisayarınızın hafızası çok kuvvetli olab
Bilinçaltı bilincin duyamadıklarını duyar,göremediklerini görür.Biliçaltı telkinlerinde amaç bilinç eşiğini,engelini aşmak,eleştirel bilinci geçip direk bilinçaltına ulaşmaktır.Böylece önerme ya da telkin bilincin değerlendirmesinden kurtulacak,bilinçaltı tarafından direk kabul edilecektir. Bilinçaltı telkinlerinde bilinci aşmak üzere 4 teknik kullanılmıştır.Telkinler arka planda çalınan bir sesin üstüne kaydedilmiştir.Bilinç arka plan sesini duyabilir ama telkinlerin sesini duyamaz.Arka plan sesi binoral bir sestir.Binoral sesin ne olduğunu ileride daha detaylı açıklayacağız. 1.teknikte sadece bilinçaltının duyabileceği telkinler binoral sesin altına kaydedilmiştir. 2. teknikte aynı telkinler tersten okunmuştur.Bilinçaltı dünyanın en mükemmel bilgisayarlarından daha kuvvetli bir bilgisayardır.Tersten okunan kelimeleri anında anlar ama bilinç bunu anlayamaz bu teknikle bilinç 2. kez aşılmış olur. 3. teknikte aynı anda
Bir resme, bir karikatüre bakarız ama bir yazıyı okuruz. Aslında ikisi arasında bir fark yoktur. Gözümüz şekilleri görür, beyin de değerlendirir. Ancak okumayı öğrenmeye başladığımızdan beri edindiğimiz ve hemen herkeste bulunduğu için farkına varamadığımız bazı alışkanlıklar nedeni ile okuma hızımız, insanın sahip olduğu kapasiteye göre hayli yavaştır. İnsanlar sadece göz ve beyin arasında olması gereken okuma işleminin arasına bazı lüzumsuz alışkanlıklar katarlar. Kimi duyulacak şekilde (özellikle çocuklar) sesli okur, kiminin okurken dudakları kıpırdar, kimileri ise yazıyı içinden kelime kelime okur. Bütün bu kötü alışkanlıklar okuma süresince ekstra bir güç sarfettirdiğinden okurken çabucak yorulmaya da sebep olurlar. Halbuki okuma sırasında ağız, dil, dudak, damak ve gırtlak gibi organların çalışmalarına hiç gerek yoktur. Yavaş okumamızın birinci nedeni gözümüzün görme alanını iyi kullanmamamız yani okurken her kelimeye tek tek bakmamızdır. Bu şekilde normal
Hızlı okuma denildiğinde, bir dakikada okunan sözcük sayısının fazlalığı düşünülmektedir. Oysa ki bu izlenim yanlıştır. Hızlı okuma sanatı aynı zamanda etkili okuma sanatıdır. Hızlı okuma işleminde hız önemli bir etmendir. Okunan yazıyı bellekte koruma yeteneği yoksa ışık hızını aşan bir okuma bile yarar sağlamayacaktır. Herhalde herkes okuma hızının iyi belki de mükemmel olduğunu düşünüyordur. Ama olgular böyle bir iyimserliğe hak verdirmiyor. Bir yetişkin ortalama olarak 1 dakikada yaklaşık 150 ile 200 sözcük arasında okumaktadır. Bu benim üniversite öğrencilerinde tanık olduğum hızdır. Oysa ki pek çok okuyucu şimdi okuduğundan daha hızlı okuyabilir. Çünkü benim sınıflarımda semineri bitiren öğrencilerin hızı dakikada 900 ile 4500 sözcük arasında değişmektedir. Semineri bitiren öğrenciler diğerlerine oranla en az altı kat daha hızlı okuduğu anlamına gelmektedir. Sorun aslında bireyin okuma yeteneklerinin bir bütünü. Hız bu sorunun en önemli faka
Kim hızlı okumak istemez ki? Türkiye’de okuma hızı ortalaması dakikada 160 – 220 kelime aralığındadır. Halbuki insan beyninin ve gözünün koordineli bir şekilde, yüksek bir anlama oranıyla, dakikada 500 kelimeden daha fazla okuyabilme kapasitesi vardır. Sahip olduğumuz bu yüksek okuma hızı kapasitemize ulaşabilmek için şüphesiz bazı özel teknikleri bilmek veya öğrenmek gerekir. Yüksek bir okuma hızına ulaşan bir kişi öğrenciyse daha iyi notlar almanın, iş dünyasındaysa kariyerinde hızla yükselmenin tüm avantajlarını elinde tutar. Okuma hızını geliştiren teknikler temelde iki mantığa dayalıdır. 1.Gözün herhangi bir bilgiyi beyne iletme hızı saniyenin üçte bir kadardır, birinci mantığın temeli, bu yöntemin gözün algı becerisini geliştirerek verilerin beyne daha çabuk ulaşmasını sağlamaktır. 2.Göz normalde okurken tek bir kelimeye odaklanır. Oysa bir bakışta 3-10 kelimeyi aynı anda görme yeteneğimiz var, İkinci mantığın temeli de, bu odaklanma davranışını y
Özgüven; kendimiz ve yeteneklerimiz hakkında pozitif ve gerçekçi bir anlayışa sahip olduğumuz anlamına gelmektedir. Diğer taraftan, özgüven eksikliği ise; kendinden şüphe duymak, pasiflik, boyun eğme, aşırı uyum gösterme, yalnızlık, eleştirilere karşı hassas olma, güvensizlik, depresyon, aşağılık duygusu ve sevilmediğini hissetme gibi kavramlarla tanımlanabilir. Günümüzde özgüven eksikliği beklide birçoğumuzun yaşadığı ve çocuklarımızda gördüğümüz bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Özgüven bazı insanlar için önemsiz bir sorun, bazı insanlar içinde sıkıntı kaynağı olabilir. Çünkü modern yaşam da ve hepimizden özgüvenli olmamız beklenmekte, özgüven içeren davranışlar çoğu zaman beğenilmekte ve taktir edilmektedir. Çocukluğumuzdan itibaren yaşamın her alanında, öğrencilik yıllarında, yeni bir işe başlarken, özel ve sosyal yaşantımızda, mesleğimizi yaparken, özgüvenli davranmamız bizi başarıya ulaştırmakta, özgüven eksikliği ise kendimizi değersiz ve başarısız hissetmemiz